14 Ağustos 2013

Fahreddİn Paşa'nın Objektİfİnden Medİne



"Hey Allah'ım hey, Türk'ün şu şehametine bak! Hangi millet, hangi ümmet Peygamberi'ne karşı böylesine bir hürmetle bağlılık göstermiştir? Benim Hicaz'a vazife ile gidişimden pek az sonra, o isyan akameti koptu. Ve bu kıyametle beraberFahreddin Paşa da doğdu. Talihsizlikle Hicaz'da göremediğim bu ikinciPlevne kahramanını, yazık ki daha sonraları da, o kadar özlediğim haldebir kerecik gözlerinden öpemedim. Ve onun için yazmak istediklerim denasıl oldu bilemiyorum, kafamdan ve ruhumdan bir türlü çıkıp kağıdadökülemedi." (Mehmet Akif Ersoy, Yusuf Akçura'nın Cağaloğlu'ndaki evindeki bir sohbette)
Zaman'dan Ömer Faruk Şerifoğlu'nun haberine göre; Birinci Dünya Savaşı
yıllarında Medine'de kahramanlığa dönüşen savunmasıyla tanınan 'Medine Müdafii' Fahreddin Paşa [Türkkan] (Bir diğer lakabı da Çöl Aslanı) hakkında sayıları çokfazla olmasa da yayımlanmış kitap, makale ve akademik araştırmaların hiçbirinde fotoğrafçılığından söz edilmez.




1918'de Medine'nin uçaktan görünüşü. Hazret-i Peygamber'in mezarının dabulunduğu Mescid-i Nebevi çevresinde kurulmuş olan Medine'de pek çok İslam şehri gibi surlarla çevrilidir. Surların hemen dışında, ortada görülen alan Menaha Meydanı'dır.
TÜRK FOTOĞRAFÇILIĞININ ÖNCÜSÜ
20 yıl kadar önceydi sanırım; Fahreddin Paşa’nın kendisi gibi asker iki oğlu Selim ve Orhan Türkkan paşaları ziyaret ederek babaları hakkında birinci elden bilgiler almak istemiştim. Aile arşivindeki fotoğrafların çokluğu karşısında hayretimi dile getirmeye çalışırken duyduklarım beni daha da şaşırtmıştı; önümüze serdiğimiz yüzlerce fotoğrafın hemen hepsini kendisi çekmişti. Türk fotoğrafının meçhul öncülerinden birisi daha gün ışığına çıkıyordu, çıkmalıydı!
ÇOCUK YAŞLARDA FRANSIZLARDAN DERS ALMIŞ
Fahreddin Paşa, 4 Şubat 1868’de Tuna vilayetinin merkezi olan Rusçuk’ta doğar ve o sırada Tuna Valisi olan Midhat Paşa tarafından, Ömer Fahreddin adı verilir. Daha ilk mektep yıllarında, Tuna Vilayeti Posta ve Telgraf Müdürü olan babası Mehmed Nahid Bey’in yanında görevli Fransız mühendislerden matematik veFransızca dersleri alan Ömer Fahreddin, bu arada onlardan fotoğrafçılığı da öğrenir.

Medine'de Tarik-ı Müstakim adıyla Kuba Mescidi'ne doğru yeni açılan yola ray döşeniyor.
USTA TARKULYAN'DAN ÖZEL DERSLER ALDI
Birkaç yıl sonra, 93 Harbi olarak da adlandırılan Osmanlı-Rus Savaşı sırasında boşaltılan Rusçuk'tan İstanbul'a göç ettiklerinde Ömer Fahreddin, 9 yaşındadır. Harbiye'ye başladığı yıl, henüz 17 yaşında ilk fotoğraf makinesine de sahip olur. O yıllarda İstanbul ve çevresinin fotoğraflarını çekerken, bir taraftan da fotoğrafçılığını ilerletmek için, Pera'daki Febüs Fotoğrafhanesi'nin sahibi Bogos Tarkulyan'dan özel dersler alır.
TÜM GÖREVLERİNDE MAKİNESİ YANINDADIR
Harbiye'den kurmay yüzbaşı olarak mezuniyetinden sonra Erzincan, İstanbul, Tekirdağ, Edirne ve Musul'da çeşitli görevlerde bulunur. Her nereye gitse fotoğrafmakinesi yanındadır. 1914'te Birinci Dünya Savaşı başladığı günlerde Musul'daki 12. Kolordu Kumandanlığı'na atanır. Kısa bir süre sonra 'mirliva/tuğgeneral' rütbesiyle Halep'te 4. Ordu Kumandan vekili olur. 23 Mayıs 1916'da Hicaz'daki olağanüstü gelişmeleri yerinde incelemek ve gerektiğinde duruma el koymak üzere, kendi seçtiği bir grup subayla birlikte Medine'ye hareket eder. Medine'ye gelişinden birkaç gün sonra, Mekke Emiri Şerif Hüseyin'in oğullarından Ali ve Faysal'ın, Medine karakollarına saldırılarıyla başlayan isyan üzerine Medine'de idareye el koyar. Ordu kumandanı sıfatıyla, Hicaz Kuvve-i SeferiyesiKumandanlı'ğına atanır.

1916, Medine Tren İstasyonu'nda hareket etmek üzere olan bir tren. Medine Trenİstasyonu, Hicaz Demiryolu'nun son durağıdır. Osmanlı'nın son dönemlerinde gerçekleşen en büyük projelerden biri olan Hicaz Demiryolu'nun Medine'den sonra Mekke ve Cidde'ye de uzatılması tasarlanmış ancak mümkün olamamıştır. Medine İstasyonu, 1 Eylül 1908'de faaliyete geçer ve 1918 yılı sonuna kadar çalışır. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Hicaz Demiryolu gibi Medine İstasyonu da çürümeye terk edilir.
ŞANLI MEDİNE DİRENİŞİ..
2 buçuk yıl süren Medine müdafaası sırasında her türlü yoklukla mücadele eder; açlık karşısında askeriye birlikte çekirge kavurması yer; askerinin maneviyatını yüceltmek için gazete çıkarır; bayrak, sancak, vatan gibi konularda deneme ve şiir yarışmaları düzenler. Günümüzde adeta asker sözcüğünün yerini tutan 'Mehmetçik' deyimi de o günlerin hatırasıdır; ilk kez Harbiye Nezareti'ne gönderdiği bir yazıda askerlerinden söz ederken kullanır, ancak bundan dolayı uyarı alır. 14 Mayıs 1917'de Medine'deki durumun gittikçe zorlaşması, kuzeyden gerekli yardımın ulaşmaması üzerine, Hz. Peygamber'in kabrinin bulunduğu Mescid-i Nebevi'deki kutsal emanetleri, Harem-i Şerif Şeyhi Ziver Bey'ingözetiminde özel bir trenle İstanbul'a gönderir. Topkapı Sarayı'nda korunan bu eserlerin büyük bölümü halen Hırka-i Saadet bölümünde sergilenmektedir.
FAHREDDİN PAŞA'NIN MEDİNE'Sİ
FAHREDDİN PAŞA MEDİNE'Yİ VERMİYOR
Almanya ve Osmanlı ittifakının hemen bütün cephelerde yenilgisi ile savaş sona erer ve 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi imzalanır. Mütareke şartları gereği Hicaz Kuvve-i Seferiyesi'nin de teslim olması istenir, ancak Fahreddin Paşa,İngilizler ve İstanbul Hükümeti'nin ısrarlarına rağmen yenilgiyi kabullenmeye veteslim olmaya yanaşmaz. İki aydan fazla süren görüşmeler sonunda, emri altındaki bazı subaylar tarafından etkisiz hale getirilerek, 13 Ocak 1919'da teslim olması sağlanır.

MALTA'DA SÜRGÜN HAYATI
28 Ocak 1919'da tutuklanarak Kahire'de Kasr-el Nil kışlasına götürülür. Bir süresonra da harp suçlusu sıfatıyla Malta'ya götürülür. Bu sırada, işgal altındaki İstanbul'da da Nemrut Mustafa Paşa Askeri Mahkemesi'nce "padişahın emrine karşı gelerek teslim olmamakta direndiği için" ölüme mahkûm edilmiştir. Malta'da 2 yıl 33 gün süren sürgün hayatı 30 Nisan 1921'de sona erdikten sonra, Roma, Berlin, Moskova ve Batum güzergâhından gelerek Sarp (Maradit) sınır kapısından Anadolu'ya girer.Sakarya Savaşı'nın devam ettiği o günlerde Batı Cephesi karargahında olanMustafa Kemal Paşa ile görüşerek, Milli Mücadele'de görev almak ister. 27 Ekim 1921'de Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından, Afganistan Kabil Sefirliği'ne tayin edilir. İstanbul'a gidemediğinden ailesiyle birlikte bir süre Sivas'ta dinlendikten sonra, Afganistan'a hareket eder. Afganistan'da bulunduğu sürece çevreyi dolaşarak, Anadolu'daki Milli Mücadele'yi anlatır, maddi ve manevi destek olunmasını sağlar.
Dört yıl süren Kabil sefirliğinden sonra İstanbul'a döner. Bir süre Askeri Yargıtay Divanı üyeliği yaptıktan sonra 1936'da da kendi arzusu ile emekliliğe ayrılır. 22 Kasım 1948'de Ankara'ya seyahati sırasında, Eskişehir yakınlarında trende aniden rahatsızlanır ve kalp krizinden vefat eder. Vasiyeti üzerine, Aşiyan Mezarlığı'na defnedilmiştir.
BÜYÜK BİR FOTOĞRAF ARŞİVİ BİRİKTİRDİ
Fotoğrafla tanıştığı yıllardan itibaren vefatına kadar geçen 63 yıl içinde binlerce kez deklanşöre basan Fahreddin Paşa'dan, günümüze önemli bir fotoğraf arşivi ulaşmıştır. Hayatı boyunca gittiği ve gördüğü hemen her yeri fotoğrafladığı görülen Fahreddin Paşa'nın, arşivinden 300 kadar seçme cam negatif, önceki yıllarda çocukları tarafından İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'ne (IRCICA) bağışlanmıştır.


TARİHİ KAYDA ALAN KOMUTAN
Fahreddin Paşa, gittiği hemen her yeri, her olayı fotoğraflayarak, görsel bir tarih yazmıştır adeta. Çanakkale'den Kars'a, Medine'den Herat'a, Malta'dan Kabil'e, Osmanlı coğrafyasının önemli merkezlerinde yaşayan ve bu yaşantıyı kayda geçiren Fahreddin Paşa'nın fotoğraflarının bugüne kadar ortaya çıkarılmamış, üzerinde durulmamış olması, sadece askeri ve siyasi tarihimiz için değil, sanat tarihimiz için de önemli bir kayıptır.

Papa’nın Fatİh Sultan Mehmet’e Yazdığı Mektup

Fatih Sultan Mehmet'in hayatını konu alan "Fatih; Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam"belgeselinin çekimleri sırasında Fatih Sultan Mehmet ile ilgili önemli belgeler ortaya çıktı.

FATİH'İN VAFTİZ OLMASINI İSTEMİŞ

Zaman gazetesinden Yusuf Bülbül'ün haberine göre, Papa'nın mektupta; 'Sen doğunun, ben de batının hükümdarıyım. Gel seninle güçlerimizi birleştirelim. Ancak benim bir şartım var; vaftiz olacaksın..' ifadeleri yer alıyor.
Daha pek çok fazla bilginin yer aldığı mektubu Fatih'in okuduğu, ancak cevap vermediği söyleniyor.
Belgeselde ayrıca Fatih Sultan Mehmet Han'ın ilk eşi Sitti Mükrime Hatun'un 600 yıl önce çizilmiş resmi ve bu resmin hikâyesi yer alıyor. İzleyicilerin bütün bu bilgi ve belgeleri belgeselde izleme imkânı bulacaklarını söyleyen yapımcı Kerime Senyücel, "Vatikan kütüphanesi ile süren uzun yazışmalar sonucunda ancak çekim izni alabildik..." diyor.
Yaklaşık üç yıldır ön hazırlık ve çekim süreci devam eden 'Fatih; Avrupa'nın Kaderini Değiştiren Adam' belgeseli ekimin ilk haftası TRT 1, TRT HD ve TRT Belgesel kanallarından izleyiciye ulaşacak. Osmanlı Devleti'ni kısa sürede imparatorluğa taşıyan Fatih Sultan Mehmet'in yaptıkları, kişiliğinden yola çıkılarak anlatılıyor. Belgeselde Fatih, önemli bir siyasi figür olmasının yanında edebiyat, felsefe ve teknolojiye düşkünlüğüyle de ele alınıyor. Fatih'in izinden onlarca ülkeyi gezen belgesel ekibi, Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Bosna-Hersek ve İtalya'da çekimler yapmış. Daha önce hiçbir TV kanalı tarafından görüntülenemeyen bilgi ve belgelere ulaştıklarını söyleyen Senyücel, yerli ve yabancı onlarca bilim adamı ile yaptıkları röportajlara da dikkat çekiyor.

BURSA NUTKU YALANI

Bursa Nutku Atatürk'e ait değil


Yayın hayatına başladığı günden bu yana kapsamlı dosyalarıyla yakın tarihle ilgili algıları değiştiren Derin Tarih Dergisi, Ağustos sayısında Atatürk'e ait olduğu iddia edilen ve gençleri anarşiye çağıran Bursa Nutku ile ilgili bilinmeyen gerçekleri ortaya çıkardı. Mümtaz'er Türköne, Mustafa Armağan ve Şükrü Hanioğlu yazılarıyla, gençleri 'taşla, sopayla ve silahla' rejimi korumaya çağıran o anarşist metnin Atatürk'e ait olmayan uydurma bir nutuk olduğunu gözler önüne serdi.

7 Ağustos 2013

Dünya Basınında Ergenekon Kararı

ABD, Avrupa ve Ortadoğu medyası Ergenekon kararını değerlendirirken, “verilen cezaların toplumda iki farklı şekilde yorumlandığı” üzerinde durdu.

275 sanıklı Ergenekon Davası’nda İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi kararı açıkladı.
21 kişi beraat etti, 11 kişi hakkında yakalama kararı çıktı, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ da dahil 22 kişi hakkında müebbet veya ağırlaştırılmış müebbet kararı verildi.
Dünya basını davayı, çoğunlukla “Eski Genelkurmay Başkanına müebbet hapis cezası” başlığıyla gördü.
Yorumlar da verilen cezaların ayrışmayı derinleştirdiği ya da hükümetin ordu üzerinde egemenlik ve etki tesis etmesi üzerinde yoğunlaştı.
ABD, Avrupa ve Ortadoğu medyası Ergenekon davasının kararıyla ilgili şunları yazdı:
New York Times: Ayrışma açığa çıktı

Ergenekon Davasında Kİm Ne Kadar Ceza Aldı ?

Ergenekon davasında Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ müebbet hapis cezası, gazeteci Tuncay Özkan’a ağırlaştırılmış müebbet, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay’a 34 yıl 8 ay,CHP’li vekil Sinan Aygün’e 13 yıl 6 ay hapis cezası verildi

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ "darbeye teşşebüs" suçundan müebbet hapis cezasına çarptırıldı.

*CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay hapis cezası ve CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal ise 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

* CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal’ın da aralarında bulunduğu 17 kişinin tahliyesine karar veren mahkeme heyeti, Kemal Alemdaroğlu’nun da aralarında bulunduğu 13 kişi hakkında da yakalama kararı çıkarılmasına hükmetti.

* Mahkeme sanıklar Arif Doğan, Hüseyin Vural Vural, Ünal İnanaç ve Mustafa Özbek hakkında ise sağlık durumları ve yaşlarını dikkate alarak konutlarını terk etmemek süretiyle adli kontrol uygulanmasına karar verdi.

Ergenekon Davasının Beş Yıllık Seyrİ


Beş yıl önce başlayan Ergenekon davasıyla Türkiye'de ilkler yaşandı. İlk kez bir genelkurmay başkanı "terör" suçlamasıyla tutuklandı. İlk kez "dokunulamaz denilen" birçok isim gözaltına alındı, tutuklandı

66'sı tutuklu 275 sanığın yargılandığı Ergenekon davasında sona gelindi. 2007'de Ümraniye'de bir gecekonduda el bombalarının bulunmasının ardından başlayan davada kararın bugün açıklanması bekleniyor. Karar öncesi Silivri'de geniş güvenlik önlemleri alındı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 20 Ekim 2008'de ilk duruşması görülen davada bugüne kadar 650 celse yapıldı. İlker Başbuğ, Mehmet Haberal, Doğu Perinçek'in de aralarında bulunduğu 64 sanık hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor.
Polis, 12 Haziran 2007'de gecekonduya baskın yaptı. Gecekondunun çatısında ahşap bir sandık içerisinde 27 el bombası bulundu. Gecekondunun sahibi Mehmet Demirtaş, bombaların emekli astsubay Oktay Yıldırım'a ait olduğunu söyledi. Ardından Yıldırım da gözaltına alındı.
Yıldırım'ın emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli astsubay Mahmut Öztürk ile irtibatlı olduğu tespit edilince bu iki isim de yakalandı. Bu süreçte operasyonlar 'Ümraniye soruşturması' olarak kayıtlara geçti.
Yaklaşık 13 ay süren soruşturma sürecinin ardından 25 Temmuz 2008 tarihinde Ergenekon davasının iddianamesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Toplam 2 bin 455 sayfalık iddianamenin sanıkları arasında emekli Tuğgeneral Veli Küçük, emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, emekli Yüzbaşı Mehmet Zekeriya Öztürk, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk, Sedat Peker ve Sami Hoştan'ın da aralarında bulunduğu 46'sı tutuklu 86 kişinin ismi yer aldı. Sanık sayısının fazla olması ve güvenlik gibi gerekçelerle yargılamanın Silivri Cezaevi içinde mahkeme salonuna dönüştürülen binasında yapılmasına karar verildi. İlk duruşma 20 Ekim 2008 tarihinde yapıldı.
Soruşturma boyunca 1'inci, 2'nci ve 3'üncü olmak üzere üç ayrı iddianame hazırlandı. İkinci Ergenekon davası ile eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un yargılandığı internet andıcı davası birleştirildi. Böylece Başbuğ da Ergenekon sanığı oldu. Soruşturma kapsamında 'İrticayla Mücadele Eylem Planı', 'Şile kazıları', 'Danıştay saldırısıyla ilgili fail Alparslan Arslan'a silah temini' başta olmak üzere 23 iddianame Ergenekon davası ile birleştirildi. Ergenekon ile birleştirilen en önemli dosya da Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet Gazetesi'ne el bombası atılması olaylarına ilişkin dava oldu.

5 yıldır devam eden davada 31'i gizli tanık olmak üzere toplam 159 tanığın ifadesine başvuruldu. Tanıklar arasında işadamı Mehmet Emin Karamehmet, Ali Avni Balkaner, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, emekli Orgeneral Teoman Koman, Balyoz davasından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun, eski MİT mensubu Mehmet Eymür, Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz, gazeteciler Can Dündar, Aslı Aydıntaşbaş, Celal Kazdağlı, Alper Görmüş, Fehmi Koru gibi isimler yer aldı. Sadece tanık dinlenilen duruşma sayısı 120 olarak belirlenirken tanık beyanları ise 10 bin 839 sayfayı buldu.
İLK DAVA 25 TEMMUZ 2008'DE AÇILDI
İlk etapta İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlanan ve İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame, 25 Temmuz 2008 günü kabul edildi. Emekli Tuğgeneral Veli Küçük, İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk, Sedat Peker ve Sami Hoştan ile bazı emekli askerler ve İP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 46'sı tutuklu 86 sanık hakkında hazırlanan 2 bin 455 sayfalık iddianamede, Danıştay 2. Dairesi üyesi Mustafa Yücel Özbilgin 'maktul', aynı dairenin 2. Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir ve Danıştay tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu da 'mağdurlar' olarak yer aldı.
SANIKLAR 20 EKİM 2008'DE HAKİM KARŞISINA ÇIKTI
Birinci Ergenekon Davası'nın görülmesine Başkan Köksal Şengün, üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu'ndan oluşan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarfından Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nin içinde oluşturulan küçük salonda 20 Ekim 2008 tarihinde başlandı.
İKİNCİ ERGENEKON DAVASI
Yargılama devam ederken, Beşiktaş 'ta bulunan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı 'Ergenekon' soruşturmalarına devam etti. Genişleyen soruşturma için Savcı Zekeriya Öz, Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın ile birlikte çalışmaları için Savcılar Ercan Şafak, Fikret Seçen, Mehmet Murat Yönder ve Cihan Kansız da görevlendirildi. Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan 1909 sayfalık ikinci iddianame, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 25 Mart 2009 tarihinde kabul edildi. Bu iddianameyle, emekli orgeneraller Mehmet Şener Eruygur, Hurşit Tolon, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, gazeteciler Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, ATO eski Başkanı CHP Milletvekili Sinan Aygün, eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan, eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan, emekli Albay Arif Doğan ve eski Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün eşi Ferda Paksüt'ün de aralarında bulunduğu 19'u tutuklu, 36'sı tutuksuz, hakkında yakalama kararı bulunan eski AKP milletvekili Turan Çömez ile birlikte, 56 sanık hakkında dava açıldı.
'İRTİCA İLE MÜCADELE EYLEM PLANI'
Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan dördüncü iddianame ise "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" iddialarına ilişkin oldu. Emekli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlandığı ve avukat Serdar Öztürk'ün Ankara'daki ofisinde bulunduğu iddia edilen "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" belgesine ilişkin hazırlanan iddianamede 20 Ekim 2011 tarihinde kabul edildi. İddianamede, firari sanık olarak Yeditepe Üniversitesi Kurucusu Bedrettin Dalan, tutuklu sanıklar Dursun Çiçek, Serdar Öztürk, Ufuk Akkaya, Mehmet Deniz Yıldırım ile tutuksuz sanıklar İlhami Ümit Handan ve Özel Yılmaz yer aldı. Emekli Albay Dursun Çiçek belgedeki imzanın sahte olduğunu iddia ederken, avukatları da duruşma salonuna getirdikleri 'CNC' makinası ile sahte imza atılabileceğini öne sürdü. Duruşma salonunda birçok kişinin imzası bu makina marifetiyle atılarak Çiçek'e ait olduğu iddia edilen imzanın da sahte olduğu iddia edildi.
İNTERNET ANDICI DAVASI
Genelkurmay Başkanlığı Bilgi Destek Dairesi'nce işletilen internet siteleri ve İnternet Andıcı'na ilişkin YAŞ üyesi Orgeneral Nusret Taşdeler, emekli Orgeneral Hasan Iğsız, tümgeneraller Hıfzı Çubuklu ve Mustafa Bakıcı, emekli korgeneraller Mehmet Eröz ve İsmail Hakkı Pekin'in de aralarında bulunduğu 22 sanık hakkında da iddianame düzenlendi. İddianamenin kabulüne 29 Temmuz 2011'de karar veren İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, bu davayı "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" davasıyla birleştirilmesine karar verdi.
İLKER BAŞBUĞ 6 OCAK 2012'DE TUTUKLANDI
İrtica ile Mücadele Eylem Planı Davası'nın 30 Aralık 2011 tarihinde görülen duruşmasında mahkeme heyeti, sanıkların savunmalarıyla ilgili beyanlarında ve belgelerde adı geçen eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ hakkında Beşiktaş'taki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Soruşturma kapsamında savcılık tarafından ifadesi alınan ve mahkemeye sevk edilen İlker Başbuğ 6 Ocak 2012 tarihinde tutuklandı.
VİDEOKONFERANSLA İFADELERİ ALINDI
Öte yandan sağlık sorunları nedeniyle tedavi gördükleri hastanede telekonferas yöntemiyle savunmaları alınan sanıklar ise şöyle: "Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Prof. Dr. Mehmet Haberal ve Orgeneral Nusret Taşdeler."
TEK DAVADA 23 DOSYA
Mahkeme, Birinci ErgenekonDavasını 27 Nisan 2012 tarihindeki 225. duruşmada kapatarak, İkinci Ergenekon Davası'yla birleştirdi. Ergenekon ana davasında toplanan 23 iddianameden bazıları ise şöyle: 1'inci, 2'nci ve 3'üncü Ergenekon iddianameleri, Danıştay saldırısı,Cumhuriyet Gazetesi'ne bomba atılması, Cumhuriyet Gazetesi'ne molotofkokteyli atılması, Hakan Saraylıoğlu Cinayeti, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Davası, Alparslan Arslan'a glock temin edilmesi, Alparslan Arslan'a Danıştay saldırısında kullandığı glock marka silahın temin edilmesine ilişkin dosya kapsamında tutuklanan Mahmut Güzel dosyası, Savcı Zekeriye Öz'e tehdit davası, Fener Rum Patriği Bartholomeos'a suikast iddiası, Sivas Ermeni cemaati lideri Minas Durmazgüler'e suikast planına ilişkin 2 ayrı iddianame, avukat Yusuf Erikel ve yayıncı Hayri Bildik'in aralarında bulunduğu 8 sanıklı dosya, İrticayla Mücadele Eylem Planı, İnternet Andıcı, İlker Başbuğ iddianamesi, Şile kazıları dosyası, Mehmet Perinçek'in aralarında bulunduğu İşçi Partililerin dosyası."
160'A YAKIN TANIK DİNLENDİ
Davada 31'i gizli tanık olmak üzere 160 tanığın beyanı alındı. Gizli tanık odasında beyanları alınan gizli tanıkların, görüntüsü ve sesi duruşma salonuna değiştirilerek yansıtıldı. Dava'da dinlenen gizli tanıkdan bazıları ise şöyle: Kurşun, Gurbet, Dilovası, Efe, Munzur, Emek, Boyabat, 9, Aydos, Poyraz, Hisar, Kıskaç ve Deniz."
ŞEMDİN SAKIK DA 'GİZLİ TANIK' OLARAK DİNLENDİ
Poyraz, Hisar, '9' ve Deniz gizli kalmak istemedi, kimliklerini açıkladı, sanıklarla yüzleşti. İsmini açıklayanlar arasında en çok etki uyandıran ise gizli tanık "Deniz" olarak ifade veren PKK'nın eski yöneticilerinden Şemdin Sakık oldu. "Samimiyetimi ortaya koymak için kimliğimi açıkladım" diyen Sakık'ın ifadesi sırasında Silivri'de mi yoksa hükümlü olarak kaldığı Diyarbakır Cezaevi'nde mi olup olmadığı konusu da dava avukatları tarafından tartışıldı. Tutuklu sanıklar, Şemdin Sakık'ın tanık olarak dinlenmesine duruşmada tepki gösterdi.
130'A YAKIN AÇIK TANIK DİNLENDİ
Davada dinlenen diğer tanıklar ise şöyle: "Eski milletvekili Recai Birgün, ortopedi uzmanı Mücahit Pehlivan, CHP Milletvekili Emrehan Halıcı, DSP Genel Başkanı Masum Türker, eski polis şefi Ahmet İhtiyaroğlu, Gazeteciler Can Dündar, Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş, Gazeteci Celal Kazdağlı, Gazeteci Alper Görmüş, Gazeteci Fehmi Koru, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök, emekli Orgeneral Teoman Koman, organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı ve Kürşat Yılmaz, iş adamları Mehmet Emin Karamehmet ve Ali Avni Balkaner, AK Parti Milletvekili Şirin Ünal, "Balyoz Planı" davasında 18 yıl hapisle cezalandırılan emekli Orgeneral Ergin Saygun, eski MİT mensubu Mehmet Eymür, Sevil Atasoy, Emniyet Genel Müdürlüğü eski İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu, Abdullah Öcalan'ın eski avukatlarından İrfan Dündar."
FİRARİ SANIKLARIN SAVUNMALARI ALINAMADI
Haklarında yakalama kararı bulunan emekli Tümgeneral Mustafa Bakıcı, Saipir Debzledvize, Eski İstanbul Büyükşehir Belediye BaşkanıBedrettin Dalan ve eski milletvekili Turhan Çömez'in ise savunmaları alınamadı. Emekli Orgeneral Şener Eruygur'un sağlık sorunları nedeniyle ifadesi alınamazken, tutuksuz sanıklardan İlhan Selçuk ise yargılama aşamasında savunmasını yapamadan yaşamını yitirdi. Yine Ergenekon soruşturmalarının ilk dalgasında gözaltına alınıp tutuklanan İşadamı Kuddusi Okkır, ağır hastalığının son aşamasında tahliye edildi. Kuddisi Okkır 6 Temmuz 2008'de hayatını kaybetti, iddianamede adı yer almadı. Davanın tutuksuz sanıklarından Engin Aydın ve Murat Özkan'n da yargılama aşamasında savunmalarını yapamadan yaşamlarını kaybetti.
MÜTALAADA 64 SANIĞIN AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPSİ İSTENDİ
Duruşma savcıları Mehmet Ali Pekgüzel, Nihat Taşkın ve Murat Dalkuş 18 Mart 2013 tarihinde hazırladıkları 2 bin 271 sayfalık esas hakkındaki mütalaayı mahkemeye sundu. 'Ergenekon terör örgütünün varlığının sabit olduğu anlaşılmıştır' ifadelerine yer verilen mütalaada, aralarında Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, Mehmet Haberal, Mustafa Balbay, Doğu Perinçek'in de bulunduğu 64 sanığın 'Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması istendi. Mütalaada, diğer sanıklar hakkında "Ergenekon terör örgütüne üye olmak" suçundan 7.5 yıldan 15'er yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmaları talep edildi. Mütalaada, Eski İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan, eski Milletvekili Turan Çömez, Emekli Tümgenerel Mustafa Bakıcı ve Saipir Deblebidze'nin de firari sanık olması nedeniyle dosyasının ayrılması istendi.
MÜTALAAYA KARŞI SAVUNMALAR 2,5 AYDA TAMAMLANDI
15 Nisan 2013 tarihinden itibaren esas hakkındaki mütalaaya ilişkin tutuklu ve tutuksuz sanıkların beyanlarının alınmasına başlandı. Mahkeme heyeti, örgüt yöneticiliği suçundan yargılananlara avukatıyla beraber 2 saat, haklarında örgüt üyeliği suçlaması bulunanlara da avukatlarıyla beraber mütalaaya ilişkin 1 saat savunma yapma süresi tanındı. Avukatlar da mahkemenin süre kısıtlamasına tepki göstererek, 15 Nisan 2013 tarihinde toplu olarak duruşmayı terk etti. Tutuklu ve tutuksuz sanıkların esas hakkındaki mütalaaya ilişkin savunmalarının alınması yaklaşık 2,5 ay sürdü. Savunmaların alınmasının tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti, 21 Haziran 2013 Cuma günü duruşmada hazır olan 52 tutuklu sanığın son sözlerini alarak, yargılamaya son verdi. İlker Başbuğ'un avukatı İlkay Sezer, müvekkilinin son sözünün alınması için cezaevinden getirilmesini istedi. Mahkeme Başkanı Özese de Avukat Sezer'in sözlerini tutanaklara geçirdi. Son sözleri sorulan Haberal, "Zamanım katledildi, hayatım gasp edildi" derken, Mustafa Balbay ise, "Türkiye hukukta 63 yıl geri gitti" dedi.
600 DURUŞMA YAPILDI
Ergenekon Davası kapsamında 5 yıldır yapılan yargılama sürecinde birleştirilen dosyaların duruşmalarıyla birlikte bugüne kadar 600 duruşma yapıldı. Normal koşullarda ağır ceza mahkemelerinde bir sanık 4 ayda bir hakim karşısına çıkarken Ergenekon ana davasında sanıkları haftada 4 gün hakim karısına çıktı. Çarşamba günleri ise görüş günü olduğu için duruşma yapılmadı. Her hafta cuma günü yapılan duruşmalar ise sanıkların ve avukatların talepleri alındı. Aylarca gece yarılarına kadar görülen duruşmalarda, talep günlerinde ise taleplerin değerlendirilmesi de zaman aldığı için bazen sabah saatlerine kadar duruşmalar devam etti. Duruşma aralarında heyet salondan çekilince sanıklar duruşmaya gelen yakınlar ile hasret giderdi. Birbirlerinin doğum gününü, evlilik yıldönümü gibi özel günlerini kutladı. Basın mensuplarını da unutmayan sanıklar, yapmak istedikleri yazılı açıklamaları avukatlar aracılığı basın mensuplarına ulaştırdılar.
İLK GÜN İZDİHAM YAŞANDI, SONRA İLGİ AZALDI
Davanın başladığı ilk gün yaşanan izdihamın aksine ilerleyen günlerde ilgi giderek azaldı. Mesafenin uzak, gidiş gelişin pahalı olması sanık yakınlarına ayrılan bölümlerin boş kalmasına neden oldu. Uzun süren bazı ifade ve savunmalarda hem sanık hem de avukat sandalyeleri boş kaldı.
DAVAYA MÜDAHİL OLANLAR
Öte yandan Ergenekon Davası'na müdahillik talepleri kabul edilenler ise şöyle: "AK Parti, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, Cumhuriyet Gazetesi, Adli Tıp Uzmanı Prof. Şebnem Korur Fincancı , Alevi-Bektaşi Federasyonu Genel Başkanı Ali Balkız ve Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Sekreteri Av. Kazım Genç, Danıştay saldırısının mağdurları Eski Danıştay Başkanı Mustafa Birden, üye hakim Ayfer Özdemir, üye Hakim Ayla Gönenç ve tetkik hakimi Ahmet Çobanoğlu."
Ayrıca Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk, Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk ve BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) ve Özdemir Sabancı suikasti faili Mustafa Duyar'ın eşi Semra Polat Duyar'ın, müdahillik talepleri ise reddedildi.
SAVUNMALARA DA SUÇ DUYURUSU
Mahkeme, yargılama sürecinde savunma sınırlarını aşan sözler sarf ettikleri gerekçesiyle birçok sanık hakkında Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Dava başladığı dönemde sadece suç duyurusunda bulunan mahkeme daha sonraki süreçte duruşmanın düzenini ve disiplinini bozdukları gerekçesiyle Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Bedirhan Şinal, Hikmet Çiçek, Mehmet Zekeriya Öztürk, Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Semih Tufan Gülaltay, Oktay Yıldırım, Mehmet Demirtaş ve Özkan Kurt'unda aralarında bulunduğu bir çok tutuklu sanığı 16 celseye kadar men edilmesine karar verdi. Hatta mahkeme, Doğu Perinçek, Veli Küçük, Mehmet Demirtaş,Oktay Yıldırım, Serdar Öztürk ve Durmuş Ali Özoğlu'nun da aralarında bulunduğu bazı sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmaları alınıncaya kadar duruşmalardan men edilmesine hükmetti.
Kaynak: Ajanslar

1 Ağustos 2013

ABD Gazetesİ Yazdı: Gerçek Hasta Adam Kİm?

New York Times, "Avrupa ekonomik krizi ile sarsılırken Türklerin, Osmanlılar gibi bir parça böbürlenmesi affedilebilir" sözleriyle başladığı analizinde ilginç saptamalarda bulundu. Gazete "parlak renkli başörtüleri ve Gucci çantalarıyla" alış veriş yapan genç kadınlara dikkat çekti.
ABD Gazetesi Yazdı: Gerçek Hasta Adam Kim?New York Times'da yer alan bir analizde Türkiye'nin son dönemde elde ettiği ekonomikbaşarılarla krizdeki Avrupa'ya asıl 'hasta adam'ın kim olduğunu gösterdiğini ancak yine de ekonomik açıdan dikkatli olması gerektiği uyarısı yapıldı.

'Hasta adam' kim Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan da, kriz sonrası Avrupa'yı 'hasta adam'a benzetmişti.

Birinci Dünya Savaşı'nda, Batılı devletlerin Türkiye'yi tanımlamak için kullandığı "hasta adam" ifadesi, son dönemde Avrupa'da yaşanan ekonomik kriz sonrası yeniden kullanılmaya başladı.

Ekonomi Bakanı Çağlayan'ın kısa süre önce yaptığı, "Bize geçmişte (hasta) diyen Avrupa şu anda yoğun bakımda yatıyor, Allah şifa versin" sözleri de henüz hafızalardaki tazeliğini koruyor.